Kayıtlar

Rapçi çocuk ve İngiliz anahtarı

Oldum olası beceremem şu ev işlerini: musluk tamiri, lavabo tıkanıklığı, patlayan ampül, bilmem ne falan. Beceriksiz bir adamım, ne yapayım! Eşim çok kızıyor bana ama ne yapabilirim ki? Ben buyum! Beni hep başkalarının eşleriyle karşılaştırıyor "Bak şunun kocasının her iş geliyor elinden, sen de bir bok beceremiyorsun!" diyor. Ben de "Şunun kocası her akşam kahvede, hafta sonları kumarda, içip sıçıyor her gece ama ben hep senin yanındayım!" deyince susuyor. Neyse! Çamaşır makinesinin hortumunun bağlı olduğu çeşme mi ne, işte orası bozulmuş, "Napcezz?" diye sorunca "Kömürlükten İngiliz anahtarını al gel de ben bir bakayım" dedi. Ben de "Heh, bak işte o işi yapabilirim" diyerek kömürlüğe doğru hareket ettim hemen; arkamdan gelen "Aman ne büyük iş!" cümlesinin rüzgarıyla. Kömürlükler en alt katta, neyse ki asansör vardı da çok yorulmadım. Bazen kendimi koala gibi hissediyorum ve bence bu güzel bir his.

Ayin

Yetişkin insanlar evin salonunda toplanmışlardı. Herkes üçerli ve ikişerli gruplar oluşturmuş; kimisi dizilerden, kimisi maçlardan bahsediyordu, siyasetle ilgilenenler de vardı; niyeyse! Çaylar bardaklarda, çerezler tabaklarda, kah kahkahalar, kah bağırışlar arasında ilerleyen gecenin herkes için iyi geçtiği söylenebilirdi, biri hariç! Evin hanımı " Evet, çayı biten var mı? " şeklindeki soruyu güler yüzle sorduktan sonra, salondaki insanlardan bazıları " Füüüüüüp! Hımmm! Evet lütfen! ", bazıları ise " Yok yahu bugün işyerinde çok içtik zaten! " şeklinde yetişkinsel isteklerini çayla ilgili duygu ve düşüncelerini belirtiler. Evin hanımı mutfağa doğru ilerlerken, salondaki kahkaha ve konuşma sesleri mutfağın kapısından dışarıya yayılıp gitti; tıpkı, misafirlerden birisinin mutfak masasının yanındaki sandalyede otururken içtiği sigaranın dumanı gibi; ne de pis kokuyordu şu zıkkım!

What the fucking is going on there!

O sırada sonuncu katta Annesi odasına girdiğinde Canatan gözlerini açmış ama henüz yataktan kalkamamıştı. Annesi " Canatan! Günaydın çocuğum! " Diye seslendi; Canatan'ın; sabaha kadar şeytanın işediği o kısık gözlerine bakarak. Canatan " Şimdi?"  dedi; iki elini yumruk yapıp tavana doğru gerdikten sonra, " Şimdi, kim kalkıp da okula gidecek anne?"  Annesi " Haydi ama Canatan, saçmalamayı bırak ve hemen kahvaltıya gel!"  dedi ve odadan çıktı. O sırada dibinci katta Canatamayan, tahta kapının açılırken çıkarttığı sesin odadakileri uyandırmaması için çok dikkatli davranıyordu. Eğer kapıyı hızlıca açarsa odada yatan kardeşleri uyanacak, hele O en küçük olan Selvi, sabahın sessizliğini yırtarcasına ağlayacaktı. Canatamayan bir bomba imha uzmanı gibi açtı kapıyı; neredeyse anlından terler damlayacaktı yerdeki yırtık halıya... Yavaşça odaya girdi. Şimdi, kapıyı açtığından daha dikkatliydi. Çünkü yanlışlıkla kardeşlerinden birisinin üzerine basabili

Hayatın Sırrı

Sırrı o gün can sıkıntısından bunalmıştı! Bilgisayarın karışında oturmuş haber sitelerine bakıyordu " Ne kadar da iğrençler!"  dedi. " Şunlara bak: Dün akşam yayınlanan eğlence programında kurbağalardan hücum botu yapıp jüriden üç evet alan adamın videosu var mesela, altmış ikiden tavşan yapmayı yetenek sayıyorlar", "Görünce hassiktir diyeceksiniz!" başlığıyla verilmiş, sonra da foto galeri tarzıyla sayfalara bölünmüş zırvalar, mobesse görüntüleri, siyasi mastürbasyonlar, askeri güç gösterileri, zengin olma hayallerine giden yol tarifleri, nefret destekleyicisi, ırkçı diziler, hedef kitlesini aşağılayan, olmayanı kötüleyen reklamlar, safsatalar ve benzer iğrençlikler! Öfff!"  Diyerek kalktı ve hemen uzaklaştı oradan. Balkona çıktı, önce biraz denizi seyretti, sonra bir sigara yaktı ve düşünmeye başladı: " Hayat bu mu lan?"

83 Numaralı formayı giyen çocuk

Resim
O kadar ihtiyacımız var ki! Neye olduğuna siz karar vereceksiniz çünkü eğer bir şeye ihtiyacınız varsa bu sizinle ilgili. Benim de bir şeye ihtiyacım var ama ne olduğuna karar veremedim. Sanırım hayatımın istediğim şekilde olmamasının nedeni de bu kararsızlığım. Ne olacağıma, ne istediğime karar veremedim. Bazen kendimi havaya sıkılmış bir kurşun gibi hissediyorum; hedefsiz, denk gele, boşuna atılmış kör bir kurşun. Ben kararsızım!