Kayıtlar

okuduğum etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Kırmızı Pazartesi

Resim
 

Anayurt Oteli - Yusuf ATILGAN

Resim
İ nsanın içini karartan bir klasik. İnsanın yalnızlığının, saplantılarının ve çaresizliğinin vücut bulmuş hali bir otel Anayurt Oteli. İlginç bir kitap ayrıca... Kitabın kapak tasarımını ben yaptım. Beğendiğim kitaplara yeni kapaklar yapmayı seviyorum. Nasıl uzundu günler! "Ne ölüyüm ne sağım." "Ne ölü, ne sağ" bir yaşamın kahramanı Zebercet. Gözünü ilk açtığı ve yaşadığı Anayurt Oteli'yle aynı kaderi paylaşıyor: Birbirine benzeyen geçici ilişkilerle geçen günler, yalnız ve tek başına sürüklenen bir hayat. Gecikmeli Ankara treniyle gelen -adını bile bilmediğimiz- kadın otelde bir gece kalır ve Zebercet'in de, Anayurt Oteli'nin de sessiz akıp giden günlerinin içeriği değişir Küçük ayrıntıların tekdüze şaşmazlığında nerdeyse takıntılarla sürüklenen bir yaşamın öfkesi de, çaresizliği de büyük oluyor. Türk edebiyatının unutulmaz bir tipi ve unutulmaz bir mekanı. (Arka Kapak)

su

Resim

sapiens

Resim
 

Lost Symbol

Resim
 

sakallı celal

Resim
 

Kitap: Aylaklığa Övgü

Embed from Getty Images " İnsanların tasarruflarıyla en çok yaptıkları şeylerden biri, tasarruflarını hükümetin birine ödünç vermektir. Çoğu uygar hükümetlerin kamu harcamalarının geçmiş savaşlar için yapılan ödemelerle, gelecekteki savaşlara hazırlıktan ibaret olduğu göz önüne alındıkta, parasını hükümete borç veren adam, Shakespear'deki katil kiralayan kötü adamla aynı durumdadır."  ( S:10 ) " Çalışmanın genellikle tatsız bir şey olduğunu kabul edersek, insanın kendi ürettiğinden fazlasını tüketmesi adaletsizliktir. İnsan doğallıkla, mesela hekimlikte olduğu gibi, mal yerine hizmet sağlayabilir; ama ne olursa olsun, yediğine ve başını bir çatı altına sokmasına karşılık bir şey sağlamalıdır. Çalışmanın ancak bu kadarı bir görev sayılmalıdır; ama ancak bu kadarı. " ( S:16 )

Kitap: Kapitalizm, yoksulluk ve Türkiye'de sosyal politika

"Geremek'in deyişiyle, Ortaçağ avrupası'nın tarımsal medeniyeti içinde, sadece sadakayla geçinen bir kesimin varlığı büyük bir toplumsal rahatsızlık uyandırmıyordu. Aksine, yoksulların belirli bir toplumsal işlevi vardı çünkü onlar zenginlerin sadaka vererek ruhlarının selametini sağlamalarına vesile oluyorlardı"  ( Sayfa 25 ) " 19. Yüzyılın liberal düşünürleri, sadakayı yeniden bireysel hayırseverlik alanına gönderiyor ve devletin bu işe karışmaması gerektiğini savunuyordu. Yoksulların, sadece hapishane benzeri kurumlara kapatılması ve zaman zaman ölümden beter bir hayatı kabullendikleri ölçüde yardım alabilmeleri öngörülmüştü"  ( Sayfa 27 ) " Sir Thomas More, Ütopya'nın toprak çitlemeleri ve tarım arazilerinin otlağa çevrilmesiyle ilgili gözlemlerini anlattığı birinci bölümünde, zenginlerin para hırsıyla yoksulların sefaleti arasındaki ilişkiden söz eder. Burada More, bu para hırsının "bir tek kiliseleri ağıl haline getirmediği kaldı" di

Kitap: Düzene uygun kafalar nasıl oluşturulur

" Okulda insanlar imal edilir. Bu insan yapma sürecine eğitim denir. Geniş anlamda düşünüldüğünde; içerisinde doğduğumuz aile, sinema, televizyon tiyatro ve radyo ile gazete, kitap ve afişler de okul sayılır. Bir nevi bilgi iletmeye yarayan bütün yerler okuldur."  ( Sayfa 7 ) " Bizi yöneten bu mekanizmanın en önemli dişlilerinden biri, bazı istisnai durumlar dışında, davranışlarımızı özgürce sergilediğimize inandırılmamızdır." ( Sayfa 9 ) " New-Yorklular köyler ve dış ülkelerden gelen konuklarına dünyanın en yüksek yapılarını gösterirler. Empire-State binasını sanki kendi mülkleriymiş gibi gösterirler. Gerçek, görülmeye değer bu yerlerin birkaç iş adamının mülkiyetinde olduğu ve gurulu New-Yorkluların diğer büyük batı şehirlerinde oturanlar gibi bu işverenler tarafından kent dışına sürüldükleridir. Konut ve arsa sahipleri ile emlakçılar, iş merkezleri apartmanlara oranla daha çok para getiriyor diye, binlerce insan şehir merkezindeki evlerini terke zorluyor. İş

Kutsal Klon

Arabadan indim ve markete doğru yürümeye başladım. O sırada da alış veriş listesini cebimden çıkardım ve neler alacağımı kontrol ettim. Markete girince bir alış veriş sepeti aldım ve listedekileri sepetteki yerlerine koymak için raflar ülkesinde yolculuğa başladım. Birden O'nu gördüm! Gözlerim büyüdü, çok heyecanlandım ve açıkçası biraz da üzüldüm. Terk edilmiş gibi görünüyor, yanındaki birkaç arkadaşıyla beraber sessizce duruyordu. O an karar verdim, O'nu istiyordum: Kutsal Klon. Çünkü fiyatı oldukça uygundu; "Ne alırsan 3 TL" sepetinin içinde duruyordu.

Kazara milyarder / Ben Mezrich

Kısa yoldan zengin olmayı düşünmeyen, içine kapanık, sürekli terlik giyen bir insan. Aklı fikri kodlarda. Biraz da kızlarda tabii. Kodlar hep yüz vermiş Zuckerberg'e ama kızlar hiç yüz vermemiş. O da kızların kendisine yüz vermemesine kızmış ve "Siz görürsünüz lan!" diyerek bir site yapmış. O yaptığı site sayesinde bazı insanlarla tanışmış, o insanlar Zuckerberg'in zihnini açmışlar. O zihin açılmasından sonra Facebook ortaya çıkmış. Olaylar gelişmiş, gelişmiş, gelişmiş... Sonra dünyanın en zenginlerinden birisi olmuş.

Ahmet Ümit / İstanbul Hatırası

Son yıllarda çok kullanılmaya başlanan 7 rakamı bu kitapta da var. Heyecan, gizem, bulmaca, şifreler... Daha doğrusu bu kitabı okumadan önce öyle sanıyordum. Bir nevi Dan Brown'ın "Melekler ve Şeytanlar" kitabı gibi. Ama kitabı okudukça ne heyecanlandım, ne gizem buldum, ne bulmaca çıktı karşıma. Kitap bir polisiye roman olmasına rağmen yazar daha çok aşka, dostluğa, insan psikolojisine yoğunlaşmış. He olması gereken budur orasını bilmem. Belki de kitapta gizem, heyecan, bulmaca vardı da benim ilgimi diğer kısım çekti! Ben çok büyük bir beklentiyle almıştım ama kitap beklentilerimi karşılamadı. Yedi cinayet, yedi gizem, yedi tarihi yer, yengem yemeğini yedi. Üstelik bu kitap "Ejder Kapanı" filmine çok benziyor. Yani kahramanlar hemen hemen aynı. Kitaptaki baş komiser Nevzat, Ejder Kapanın'daki Çerkez'e, Nevzat'ın yardımcıları Ali ile Zeynep, Çekez'in yardımcıları Akrep ve Ezo'ya. Sanki Ejder Kapanı'nı tayfası başka bir macerada. Genel iti

Bana Hayallerimi ver Sana Dünyaları Vereyim (The Dream Manager)

Öncelikle kitabın orijinal isminin manası (benim bulduğum) "Rüya Müdürü". Ama bizim dilimizde çevirisindeki ismi böyle değil. Düşünüyorum; eğer bu kitap Türkçeye çevrildiğinde ismi "Rüya Müdürü" olsaydı satmayacak mıydı? İllaki satacaktı ama sanırım "Bana Hayallerimi ver Sana Dünyaları Vereyim" ismi daha etkileyici, albenisi daha çok olan ve pazarlanmasında gerekli ilgiliyi daha çok yaratacak olması sebebiyle seçilmiş olabilir.

Teknoloji Kimin Umurunda

Çürük bir tasarımcı olarak, bu kitabı daha önce okuyabilseydim; hem kendime hem de çevreme büyük bir iyilik yapmış olacaktım. Mehmet Doğan'ın blogu olan www.altiustutasarim.com'u ilk takip etmeye başladığımda, özellikle iki yazısı beni çok etkilemişti; Çürük Müşteri ve Çürük Tasarımcı. Fakat ben bu yazılardan "Çürük Tasarımcı" olanını uzun bir süre kabul etmek istemedim.