Geçen gün market alış verişinden sonra elimizde poşetlerle birlikte yorgun argın olarak apartmana giriş yaptık. Tam o esnada bir tüpçü de bizimle birlikte apartmana girdi. Eskiden beridir tüpçülere üzülürüm! O kocaman tüpleri sırtlarında taşıyarak apartmanın en üst katlarına çıkarırlar. Neyse ki şimdilerde asansörler var; benim üzüldüğüm zamanlarda asansörler yoktu. Şimdi az mı üzülüyorum? Aslında üzülme dediğim kavram çocukken olan bir şeydi, belki de üzülme değil de bir imrenme, “Ben yapamam!” olabilir, bilemiyorum! Neyse efendim… Tam asansöre geldiğimizde (tüpçü ve biz) tüpçü kapıyı açtı ve “Buyurun!” dedi, ben de “Yok, siz buyurun, biz kendi yükümüzü taşıyoruz, siz ise başkasının yükünü taşıyorsunuz, sizin ki daha ağır!” dedim. Tüpçü de “Teşekkür ederim ağabey!” diyerek asansöre girdi. Şimdi bu ettiğim lafa bakınca çok derin felsefi bir anlamı varmış gibi gelen his aslında içi boş bir şey de olabilir ama yine de bu yük meselesi düşüncesi kafamı kurcaladı! Sizce kimin yükü daha ağ