Taşınmak Ay'a yolculuktur aslında!

Evinizde kiler ya da tavan arası var mı, bilmiyorum? Bizim evde yok. Yok ama televizyonda görmüştüm birkaç kere; karanlığın içine gizlenmiş, her biri kimsesiz bir çocuk gibi köşelerine çekilmiş, ağlamaklı, tozlu ve sessizce kimselerinin gelmesini bekleyen eşyalarla doluydu. O karanlığın içine giren kişi, orada kimselerini bekleyen kimsesiz eşyaların üzerlerinden atlayarak geçer ve yanında getirdiği yeni bir kimsesizi bırakır o karanlığa. Yeni bir kimsesiz. Oysa eskiden ne çok kimsesi vardı!Tavan arasının o karman çorman görüntüsü bir de ev taşırken yaşanır. Ama bu kez karanlıklar yerine hayatımızın tam içinde. Onlar kimsesiz değildirler, her birinin yeni kolisi vardır, üzerilerine bir şeyler yazılır diğer eve geldiklerinde kim olduklarını hatırlayalım diye. Ne şanslılar! Oysa Karanlığın içindeki kimsesiz eşyaların üzerilerinde sadece toz ve nem vardır.

Taşınırken bir tek hatıralar sığmaz kolilere. İstediğimiz kadar bu yerden gidelim, istediğimiz kadar "Geride bir şey unutmadık öyle değil mi?" diye soralım, temkinli olalım, fark etmez. Geride mutlaka bir şeyler bırakırız. Aslında bomboştur ev; duvarlar boş, pencereler boş ve hatta tavan arası bile boş. Ama dikkatli bakınca görürüz duvardaki çerçevenin izini. Dikkatli bakınca görürüz mutfak dolabının altındaki bıçak izini ve dikkatli bakınca görürüz tavandaki sinek cesedini. Aslında daha da dikkatli bakarsak hatıralarımızı da görürüz ve eğer dikkatli dinlersek seslerini bile duyarız. Biz gitsek de onlar hep orada kalacaklar. Tıpkı tavan arasındaki kimsesizler gibi.

Bu boş evde kalan seslerin ve görüntülerin sonu çok acı olacak. Acıları çok değerli olacak. O ev artık bizim değil ve o ev bizden sonra geleceklerin de değil, tıpkı bizden önce oturanların olmadığı gibi. O ev geride bırakılan hatıralara ait. Her yeni gelen ev sahibiyle birlikte birer katman altında kalacak hatıralar. Her yeni ev sahibiyle birer katman daha, birer katman daha... Sonra fosil olacaklar. Belki bir gün, yıllar sonra bir gün o eve gelip kazı çalışması yaptığımızda dipten fışkıran hatıralarımızı göreceğiz. Ama "Zengin olduk!" diye bağırmayacağız. Zaten gözlerimizden başka da konuşan olmayacak. Tozlaşmış bir geçmişe bakan nemlenmiş gözlerimizden başka.

Taşınmak biraz da Ay'a yolculuk gibidir. Eski yaşam alanından yeni yaşam alanına gidiş. Biraz heyecanlı, biraz korkarak, biraz hüzünlü ve biraz da meraklı. Acaba orada hayat var mı? Bunu şimdilik bilemiyoruz, gidip göreceğiz. Ama Ay'a da gitsek bizim için bir şey değişmeyecek. Çünkü yine eski dünyamızın çevresinde dönüp duracağız!

Yorumlar

Bu yazıları da beğenebilirsiniz

Tom Clancy's The Division 2 alınır mı?

Pera Palas’ta Gece Yarısı, gizemler, efsaneler, gerçekler

Twelve Minutes İnceleme