Hiç kimse için boşluk
Düşünsenize; sadece boşluk, ne yapardınız? Şu Yerçekimi (Gravity) isimli filmdeki gibi... Şimdi böyle sorunca insanın aklına hemen uzay geliyor (e filmi gösterdin başka ne gelecekti), yani yerküre dışında bir yer ama kastettiğim tamamen mecazi anlamda. Bu boşluk da gerçekten boşluk ama gerçek boşluk nedir belki de bilmiyoruz. Olaylara hep insani ve teknolojinin en sonundaki(doğal olarak ama doğal mı, bilemem) bilgimizle batığımız için tanımlamamız böyle. Ayrıca biz bu tanımlamaları internetten, berber ve kahve sosyolojisinden öğrendik. Yani aslında belki de bizim bildiğimiz bilgi bile gerçek diyemeyeceğimiz boşluk gibi boştur. Konuya dönersek, insan sürekli bir boşluk içinde aslında. Beyninin içinde tek başınasın, ne sesini duyan var, ne o boşluğa daha önce girmiş birisi. Belki bir psikiyatri hekimi aralanan perdeden içerisinin karanlığını görmüştür, o kadar.
Galiba vücudumuz beynimizi dolaştırmaya yarayan bir eleman sadece. Sir Robinson şu konuşmasında profesörler için şöyle söylemişti "...Öyle ki, “beden” onlara tek bir şey ifade eder o da kafalarını taşımak için yegane araç olmasıdır. Kafalarını toplantılara bu şekilde götürürler..." belki espri yaptı, belki de ciddiydi ama sadece insanlar güldü diye o da güldü. Tekrar düşünelim istiyorum, sabah kalktığınızda, yorulduğunuzda, uykunuz geldiğinde, tuvalete gittiğinizde, çoğalmaya çalıştığınızda kimin isteklerini, ihtiyaçlarını gerçekleştiriyorsunuz? Beyninizin mi? Yoksa vücudunuzun mu? Açlık da onun, susuzlukta onun ihtiyacı. Beynin böyle bir ihtiyacı yok ama garibim ne yapsın, bütün gün ve gece bu bedenin ihtiyaçlarını gidermek için uğraşıyor. Vücudun kalabalıklar içinde bütün gün (bazı zamanlar hariç) ama ya beynin, beyninin içindeki sen? Hep bir boşluktasınız, ikiniz.
Aslında kimiz ya da neyiz biz? Bu kadar boşluk ancak hiç kimse için olabilir!
Galiba vücudumuz beynimizi dolaştırmaya yarayan bir eleman sadece. Sir Robinson şu konuşmasında profesörler için şöyle söylemişti "...Öyle ki, “beden” onlara tek bir şey ifade eder o da kafalarını taşımak için yegane araç olmasıdır. Kafalarını toplantılara bu şekilde götürürler..." belki espri yaptı, belki de ciddiydi ama sadece insanlar güldü diye o da güldü. Tekrar düşünelim istiyorum, sabah kalktığınızda, yorulduğunuzda, uykunuz geldiğinde, tuvalete gittiğinizde, çoğalmaya çalıştığınızda kimin isteklerini, ihtiyaçlarını gerçekleştiriyorsunuz? Beyninizin mi? Yoksa vücudunuzun mu? Açlık da onun, susuzlukta onun ihtiyacı. Beynin böyle bir ihtiyacı yok ama garibim ne yapsın, bütün gün ve gece bu bedenin ihtiyaçlarını gidermek için uğraşıyor. Vücudun kalabalıklar içinde bütün gün (bazı zamanlar hariç) ama ya beynin, beyninin içindeki sen? Hep bir boşluktasınız, ikiniz.
Aslında kimiz ya da neyiz biz? Bu kadar boşluk ancak hiç kimse için olabilir!
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumunuz için teşekkür ederim, en kısa sürede (klasik laftır) geri dönüş yapacağım :)