Horozun Görevi!
Kulağımda bir çınlama sandım ilk önce. Biraz sıcak olduğu için oda, yorganı attım üzerimden ve çınlamanın nereden geldiğini bulmaya çalıştım. Bu, normal kulak çınlaması değil, sanki elektronik bir aletten gelen dijital bir sese benziyordu. Biraz daha dinledim ama yan komşunun horozunun vakitsiz ötüşü sesi bulmamı zorlaştırıyordu. Ne garip hayvan şu horoz! Neden ötüyor ki? Çocukken bize öğrettikleri gibi değildir sanırım ya da belki de öyledir bilemiyorum. Neden ötüyordu bu horoz? İnsanlık için bir görevi olması mümkün mü? Neymiş, bizi uyandırıyormuş. Neden böyle bir görevi var ki? Neyse…
Sese odaklandım yine. Telefonumu şarja bırakmıştım sanırım sesin kaynağı o. Elektriksel bir nedenden dolayı şarj kablosunun telefona takıldığı yerden geliyor çınlama sesi. Patlar mı acaba? Şarjı çıkardım hemen ve ses gitti. Ama horoz hala ötüyor. Telefonu şarjdan çıkarınca ekran aydınlandı. Elim değmişken sosyal medyayı gezdim biraz. Sonra dijital kapanma sesiyle birlikte telefonu koydum yerine. Kaldığım yerden uyuyamamaya devam etmeye çalıştım ve başardım da; uyuyamadım! Birkaç tur daha denedim ama olmadı. Olmayınca kalktım yatakta oturdum. Gözlüklerimi almaya çalıştım komedinden. Horozun ötüşüne veremediğim anlamı şu komedinden gözlük almakta yaşadığım beceriksizliğe de veremiyorum. Sanki zeytin tabağındaki son zeytinmiş gibi her temasta kaçıp uzaklaşıyor benden. Bakmadan almaya çalıştığım hiçbir denemem de gözlüğü tek hamlede yakalayamadım. Yere düşürdüm en çok, belki 3 hamlede yakaladım ama üçüncüsünde baktığım için. Yine üçüncü hamleden sonra pencereye yöneldim. Uzakta bir kırmızılık var. Oh! Neyse ki, doğudan doğuyor doğması gerektiği gibi. Demek ki her şey yolunda! Horozun mesleği gibi bir şey öğrenmiştik yine küçükken. Her şey son bulacağında doğudan değil batıdan doğacaktı güneş. Demek ki henüz her şey son bulmayacak.
Sonra mutfağa doğru yola koyuldum uykum kaçmadan önce gördüğüm geldi aklıma. Bunca yıldır boşa yaşamış gibi hisseden birisi aslında bu günler için doğmuş. Tıpkı horozun mesleği, her şeyin bitişinin habercisi doğum yönü gibi, küçükken öğrendiğimiz; Hz.İsa’nın kendisini insanlık için feda etmesine benzer bir görevi varmış birisinin. Herkese bir şeyler olurken ona asla bir şey olmuyormuş. O da bedenini bağışlamış insanlığa. Rüya işte! İnsan kurtulmak istiyor.
Kahve hazırlarken kendime dedim ki, yahu ne garip! Hiçbir sokak hayvanına yem vermedim, su bırakmadım kapı önüne. Ne bir sosyal derneğe destek verdim, ne komşuma yardım ettim. İnsan olmadan, kurtulması gereken insanlıktan gördüm kendimi. Canım sıkıldı sonra horoza! Hala ötüyor hayvan. Tamam, güneş doğdu yeter artık, mesain bitti, yat uyu! Yok, illa ötecek. Belki onu da uyku tutmuyor, belki o hep bunları düşünüyordur, kim bilir…
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumunuz için teşekkür ederim, en kısa sürede (klasik laftır) geri dönüş yapacağım :)