Annie: Last Hope


Bazı oyunların grafiklerine âşık olursunuz, bazı oyunların hikâyesi çok iyidir, bazı oyunların ise burada tam anlatamayacağım bir çekiciliği olur. Annie: Last Hope (Bundan sonra sadece Annie diyeceğim) isimli oyunla ilk karşılaştığımda içim o anlatamadığım hislerle doldu. Bu oyunla ilgili; o anlatamadığım hislerimi anlatmaya çalışacağım.


Annie Nasıl bir oyun

Annie tepeden bakarak (izometrik) oynanan, grafikleri MineCraft’ı andıran (Köşe kafalar veya büyük pikseller) aksiyon, macera ve rol yapma oyunu. Aslında biraz da roguelike diyebilirim.  Normal bir gün içerisinde başlayan oyunda birden ortalık karışıyor (World War Z filminin başlangıcı gibi) ve etrafa yayılan zombilerin ortasında hayatta kalmaya çalışıyoruz.  Oyunun oynanış, ses, atmosfer, renk ve genel tasarımı harika.


Hikâyesi ne?

Bu konuda sizlerden özür diliyorum! Birçoğunuzun beni ayıplayacağını da düşünerek size dürüst olmak istiyorum. Bunu göze alıyorum!  Çünkü İngilizce bilmiyorum! Oyunun hikâyesini tam olarak anlayamadım. Oyunu Google Translate ile oynadım ve Google ne kadar çevirdiyse ben de o kadar anladım. Aslında hikâye klişe sayılabilir ama işleniş çok güzel. Çılgın bir bilim adamının laboratuvarda yaptığı bir dizi deneyin sonucunda ortaya çıkan yaratıkların şehri ele geçirmesi ve insanların da hayatta kalmaya çalışmasıyla ilgili.

Oyunun ana karakterleri Jack ile Annie. İlk başta Jack ile Annie’nin birlikte başladıkları hikâye ilerleyen bölümlerde bu ikilinin ayrılmasıyla devam ediyor. Bu ayrılık sonucunda Jack ortada görünmüyor ve ana karakterimiz olan Annie ile birlikte Jack’i aramaya başlıyoruz. Annie ve Jack çocukluktan bu yana arkadaşlar (Sevgili de olabilirler). Annie, Jack’i bulmaya çalışırken bir sürü zorlukla mücadele etmek zorunda kalıyor.  


Oynanış

İlk başlarda sonsuz cephaneli bir tabancayla başladığımız envanterimiz çatışmalar ilerledikçe pompalı, makinalı ve sniper şeklinde çeşitlenerek çoğalıyor. Oyunun ilerleyen bölümlerinde tabanca yerine ok ve yay da tercih edebiliyoruz. Ayrıca el bombası ve Molotof kokteyli de düşmanlara karşı kullanabileceğimiz yardımcı silahlarımızı oluşturuyor.  

Ben oyunu oyun kumandasıyla oynadım. Bu oyun kumandayla oynanmaya daha yatkın. Daha doğrusu oyun kumandasıyla daha kolay oynadım diyeyim. Amma uzattım!

Cephanemiz tükendiğinde ne oluyor? Cephanemiz genellikle patron savaşlarında tükenmiş oluyor ve patronlarla savaştığımız alanlarda ya bir cephane çantası ya da ölen küçük düşmanlardan düşen mermiler bulabiliyoruz. Bir de oyunun belirli yerlerinde satıcı oluyor ve bu satıcıdan cephanemizi tazeleyebiliyoruz.


Oyun esnasında içlerinde ilerlediğimiz mekânlardan soda, viski, kitap, kola gibi malzemeleri de topluyoruz. Bu malzemeler can barımızı doldurmak için kullanılmıyor. Bu malzemeleri satıcıyla karşılaştığımızda daha farklı silahlar almak için kullanabiliyoruz. Bir nevi takas yani. Can için hem satıcıdan aldığımız hem de oyun içinde çıkan bandajları kullanıyoruz.

Oyundaki düşman çeşitliliği oldukça fazla. Bol bol farklı zombiler ve patronlar görüyoruz. Her biri çok değişik. Bazıları diğer zombili oyunlarla aynı bazıları ise daha önce hiçbir oyunda karşılaşmadığım türden. Patron savaşları biraz zorlayıcı. Tam bitti derken patron daha farklılaşıp tekrar saldırmaya başlıyor. Çatışma mekanikleri yanında bir de eski tarz uçak oyunlarında bulunan; sağ sol yaparak mermilerden kaçma türünde kaçış mekanikleri de var. Bu oyuna ayrı bir hava katmış. Zombiler dışında bir de insan düşmanlarımız var. Tıpkı zombi dizilerinde olduğu gibi, kendilerine topluluk kurmuş ve diğer insanların ölmesini isteyen başka insanlar. Sadece filmlerde mi?

Oyunda bulmaca diyebilecek kadar bir şey yok. Resident Evil serilerinden hatırlanacak birkaç “Şunu bul” tarzında getir götür işleri var. 


Oyunu Tavsiye Eder miyim?

Kesinlikle tavsiye ederim! Oyunun genel atmosferi muhteşem. Mekân tasarımları, sesler, karakterler, eşyalar hepsi benim için çok güzeldi! Oyunun süresi de gayet iyi. Ben yaklaşık sekiz saatte bitirdim. Yazının girişinde bahsettiğim o anlatamadığım hisleri de burada anlatmaya çalışarak bu yazıya son vereyim. Bir mekâna girersiniz, bir kafeterya, bir ev, bir müze, tarihi eser kalıntılarının olduğu bir alan, orada olmak, sanki bir masalın içindeymiş gibi… Annie’de yaratılan genel atmosfer bana çok çekici geldi. Bilemiyorum! Herkes için böyle olmayacaktır elbette ama oyunun ben de yarattığı çocuksu bir duygu var. Fırat’ın elinde taşıdığı o üçlü priz gibi. Çocukken yolda bulduğunuz bir tel parçası gibi. Kimse o tel parçasına değer vermez ama sizin dünyanızda o bir tel parçası değildir ya… Anlatabiliyor muyum bilemiyorum. Annie, işte öyle bir şey…

Not: Oyunun yapımcısı olan Pixel Rice ve oyun Annie: Last Hope ile ilgili hiçbir web sitesi, sosyal medya hesabı bulamadım.

  • Geliştirici: Pixel Rice
  • Yayıncı: Pixel Rice
  • Çıkış Tarihi: 7 Nisan 2020
  • Platformlar: PC

Oynanış videolarını YouTube kanalımdan izleyebilirsiniz


Yorumlar

Bu yazıları da beğenebilirsiniz

Tom Clancy's The Division 2 alınır mı?

Pera Palas’ta Gece Yarısı, gizemler, efsaneler, gerçekler

Twelve Minutes İnceleme