Outlast 2


Merhaba değerli dostlar, bu yazımın konusu oyun oynamayı seven ve oyun kategorisinde içerik üreten hemen hemen herkesin oynadığı, oynamayanın dövüldüğü, atmosferiyle insanı gerim gerim geren ünlü korku oyunu Outlast serisinin ikincisi olan Outlast 2 ile ilgili. Korktum, gerildim, kaçtım, saklandım ve şimdi de yazıyorum.

Outlast 2 Nasıl bir oyun?

Outlast 2, tıpkı ilk oyun gibi karanlık ve kanlı mekanlarda geçen, bu mekanlarda neler döndüğünü araştırdığımız ve çıkışı bulmaya çalıştığımız, akıl sağlığını yitirmiş insanlardan kaçarak elimizde bir kamera ile dolaştığımız bir hayatta kalma korku oyunu. Gizliliğin önemli olduğu korkulu yürüme simülatörü de denebilir. Çünkü Outlast ve benzeri korku oyunlarında aksiyon pek olmuyor. Aksiyondan kastım düşmanlara herhangi bir şekilde zarar verme eylemi yapamıyoruz. Elimizde hiçbir silah yok! Yürüyoruz, saklanıyoruz, koşuyoruz ve kaçıyoruz. Oyunun gerilim atmosferi harika ama oyunda hoşunuza gitmeyecek, sizi etkileyebilecek görüntüler olduğunu belirtmeliyim!

Outlast serisini oynayanların yorumlarına baktığımda Outlast 2’nin Outlast 1’ e göre daha düşük bir beğeni oranına sahip olduğunu gördüm (Kahve Sosyolojisi). Outlast 1’i oynayıp Outlast 2’yi oynamayan veya yarım bırakan çok kişi var. Peki neden? Anladığım kadarıyla ya ilk oyunun kapalı bir mekânda olması ve kapana kısılma hissinin ilk oyunda daha yoğun hissedilmesi ya da Outlast 2’nin bir devam oyunu olması gerektiği ama ilk oyundaki hikayeyle ikincisinin alakasız gibi görünmesi ikinci oyuna olan beğeniyi düşürmüş! Aslında iki oyunda birbiriyle bağlantılı ama bu bağlantıyı oyunların içinde kuramıyoruz.  Outlast 1 ile Outlast 2 arasındaki bağı ve hikâyenin aslında bir bütünün parçaları olduğunu Redbarels’in sayfasındaki çizgi romanları okuyunca anlıyoruz. Benim de sonradan yaptığım araştırmada öğrendiğim üzere aynı evrende geçen bu iki oyun birbiriyle bağlantılı.

Outlast 2’nin hikayesi

Kısaca özetlersem: Outlas 2 kimsenin bilmediği bir kasabada, iki gruba ayrılmış; çıldırmış, sapkınlaşmış, deyim yerindeyse kafayı yemiş insanlar arasında karısını bulmaya çalışan, bunu yaparken de hayatta kalmak için mücadele eden ve olup bitenler nedeniyle yavaş yavaş aklını yitiren bir adamın hikayesi diyebilirim.  

Outlast 2 Blake Langermann ve karısı Lynn ile birlikte Jane Doe ismindeki hamile bir kadının şüpheli ölümünü; kimsenin ilgilenmediği veya cesaret edemediği bir cinayetin arkasındaki sırrı çözmek için helikopterle Arizona çölüne araştırma yapmaya gitmesiyle başlıyor. Daha oyunun ilk dakikalarında gökyüzünü kaplayan beyaz bir ışıkla birlikte helikopter arızalanıyor ve yere düşüyor. Bayılmış olan ana karakterimiz Blake uyandığında etrafta helikopter enkazından başka bir şey göremiyor. Karısı ve pilot ortada yok! Biraz etrafı araştırıp, neler olduğunu anlamaya çalışıyor, derken… Helikopter pilotunu görüyor! Pilotun derisini yüzmüşler ve bir ağaca asmışlar! Karanlık ve yalnız olduğu bir ortamda ne yapacağını bilmeyen Blake, etrafı biraz daha araştırdığında uzaklarda bir kasaba görüyor ve o kasabaya doğru ilerlemeye başlıyor. Bu ilerleyiş kahramanımızı bilinmeyen bir karanlığa ve çıldırmış insanlarla dolu bir korku atmosferine doğru götürüyor.

Kasabaya doğru ilerleyen Blake, kurtuluş olarak gördüğü kasabanın aslında bir cehennem olduğunu görüyor. Kasabanın ikiye bölünmüş ve çıldırmış olan yaşayanları tarafından öldürülmeye çalışan Blake, bu çıldırmış topluluğun içinde hem hayatta kalmaya hem de karısını bulup buradan kurtulmaya çalışıyor. Üstüne üstlük bir de ara sıra yaşadığı halüsinasyonlarla geçmişindeki bir olayla yüzleşiyor. Blake’in işi zor ve bizim de.

Oynanış nasıl?

Oyun hemen hemen tüm FPS oyunlarda yer alan evrensel tuş kombinasyonları (Yön: ASDW – Sol Shift: Koş – Sol Control: Eğil vs) ve fare tıklamaları (Sol tuş: Kullan – Sağ tuş: Nişan al /Kamerayla bak) ile oynanıyor. Bir de Rainbow Six Siege’deki gibi “E” tuşu sağı, “Q” tuşu solu kontrol etmeye yarıyor. Hani duvarın arkasından sağa/sola eğilerek kimse var mı diye kontrol ederiz ya işte öyle. Son olarak “R” tuşu ile de pil (şarjör) değiştiriyoruz.

Outlast 2’de en önemli unsur gizlilik! Mümkün olduğunca görünmeden ilerlememiz gerekiyor. Gizlilik için de en önemli unsur kameramız. Bu kamera hem olayları kaydetmemize hem de gece görüş özelliği sayesinde yolumuzu bulmamıza yarıyor. Kamera için en önemli unsur da pil! Pilleri iyi kullanmamız gerekiyor. Aslında oyundaki pil olayı çok iyi ayarlanmış. Tam piliniz biterken bir tane daha buluyorsunuz ama sağda solda çok oyalanırsanız pilinizin bitmesi ve yenisini bulmanız biraz zor olabiliyor. Ben birkaç kere pilsiz kaldım ve karanlıkta yolumu bulmaya çalışırken göbeğim çatladı!

Oyunda gizlilik önemli olduğu için yapımcılar bize saklanmak için birçok yer vermişler. Oyunda bol bol varil, ağaç, yatak altı, dolap ve çalılık gibi gizlenebileceğimiz yerler var. Ayrıca bazı evlerin içerisine de girip gizlenebiliyoruz. Böyle basitmiş gibi söylüyorum ama oyun içerisindeyken gerim gerim gerildiğim için nereye saklanacağımı şaşırdığım çok oldu. Gizlenmek için verilen yerler bol olduğu gibi sizi gizlenmeye itecek atmosfer de bolca var.

Oyunda ritmik bir tempo var: Sakin ilerle (Sakin kalabilirsen), yolu bulmaya çalış, jump scare (bazen), heyecan başlıyor, tempo yükseldi, kurtuldun tamam sakin ol. Alternatif akım dalgası gibi yani; bir alçalıyor bir yükseliyor. Bu tempo iki nedenden dolayı iyi olmuş. Birincisi, oyuncular için yüksek tempodan sonra bir sakinleşme, dinlenme zamanı oluyor. İkincisi ise sürekli etrafı keşfet ve ilerle tarzında tek düze olsaydı oyun basit bir yürüme simülatöründen öteye gidemezdi.

Oyundaki yüksek tempolu anlar iki tür senaryo üzerinde ilerliyor. İlk oyunda da karşımıza çıkan bu senaryolardan birincisi şöyle: Mesela asansöre binmeniz gerekiyor ama asansörün çalışması için jeneratörün devreye girmesi gerekli ve jeneratör de asansöre uzak bir yerde. İkincisi senaryo ise birden yükselen tempo ile birlikte bulunduğumuz ortamdan kaçmamız gerektiği anlar. Bu anlarda kaçmalıyız ama yolu bulmamız gerekli. Nereye kaçacağımızı, daha doğrusu kaçacağımız yolu bulamazsak ölüyoruz. Kısacası, birbirine uzak yerlerdeki görevleri yap ve yolu doğru bulup olay yerinden uzaklaş.

Oyunu tavsiye eder miyim?  

Aslında oyun güzel ama ilk oyunu oynayanların bir tekrar düşme ve ilk oyundaki heyecanı yakalayamama durumu olabileceğini düşünüyorum. Outlast evrenini seveni yakından takip eden ve hikâyenin nerelere gittiğini merak edenler için tavsiye ederim. Fakat ilk oyundaki heyecan bana yeter, oynanış kısmında farklı bir şey yoksa ben almayayım diyorsanız bu kararınızı da desteklerim.

Bana göre, vereceğimiz kararı etkileyen kısım, yapımcıların hikâyeyi oyuncuya direk sunmak yerine oyun içinde ya da oyun dışında farklı materyalleri araştırmaya iten ve hikâyeye gizem katarak “Ne oluyor?” sorusunun cevabını gizlemeyi seçmeleri diyebilirim. Şahsen ben ilk oyunda da ikinci oyunda da tam olarak ne olduğunu anlayamadım. Böyle bir hikâye seçimi olabilir mi? Evet, olabilir. Benzer türde, hikâyeyi geniş alanlara yayan ve hikâyeyi oyuncunun kendisinin keşfetmesini isteyen oyunlar var ama, oyuncuların, özellikle de hikayesi olan oyunları seven oyuncuların, sadece oyun içi heyecanı yaşayıp tükettikleri ve sonra da kütüphanelerinin tozlu raflarına bıraktıkları bir oyun deneyiminin onları tatmin etmeyeceğini düşünüyorum. Gizem iyidir ama çok gizem oyuncu usandırabilir.  

  • Geliştirici: Red Barrels
  • Yayıncı: Red Barrels
  • Çıkış Tarihi: 25 Nisan 2017
  • Platformlar: PC (Microsoft Windows) / Mac / PlayStation 4 / Xbox One / Nintendo Switch

Oynanış videolarını YouTube kanalımdan izleyebilirsiniz


Yorumlar

Bu yazıları da beğenebilirsiniz

Tom Clancy's The Division 2 alınır mı?

Pera Palas’ta Gece Yarısı, gizemler, efsaneler, gerçekler

Twelve Minutes İnceleme