Kültürümüzde olan ilginç davranışlar


Bir söz var, daha doğrusu bir soru “Çok gezen mi bilir yoksa çok okuyan mı?” bu sorunun cevabı bizim için iki türlü de olumsuz! Birincisi çok okuyan bir toplum değiliz, ikincisi de ekonomik nedenlerden dolayı çok gezemiyoruz, gezen bir toplum değiliz yani çok bilmiyoruz. Yine de gezebildiğimiz ve okuyabildiğimiz kadar bir şeyler biliyoruz. Aslında bizim özeliğimiz çok bilmememize rağmen çok biliyor olmamız. Şekil a ben :D

Her toplumun her kültürün kendine özgü davranışları, örfleri, adetleri var. Elbette bunların çoğu ikili ilişkilerden kaynaklı olarak farklı toplumlardan kazanılmış da olabilir. Yani avcı toplayıcılıktan tarım toplumuna, oradan sanayi devrimine geçiş sonrası toplumlar arası ikili ilişkilerde birçok davranış toplumlar arası yer değiştirmiş ve daha sonra benimsenmiş ve o kültür içinde içselleştirilmiş olabilir. Yani bazı davranışlarımız veya adetlerimiz bize ait olmayabilir.


Bana ilginç gelen şey farklı toplumlarda farklı davranışların oluşması. Bunlara neler sebep oluyor acaba? Coğrafya, iklim, korkular, sevinçler, yaşantılar, tecrübeler… Yani bir şeyden korktuktan sonra yapılan bir davranış daha sonraları benimsenip nesiller boyu devam ettiriliyor belki de. Mesela büyük bir deprem sonrası birisi bir ağaca bir çaput bağlıyor ve bunun iyi bir şey olduğuna inanıyor, sonra da bu herkes tarafından benimsenip devam ediyor olabilir. Bilemiyorum! Gördüğünüz gibi çok okumamış ve çok gezmemiş olmama rağmen yine de biliyorum!


Clotaire Rapaille isminde (ismini söylemek zor) bir yazarın Kültür Kodu isminde bir kitabını okumuştum. O kitapta farklı toplumların davranışlarını ve bu davranışlara göre firmalar için pazarlama stratejileri nasıl yapılacağını, yapıldığını ve yapılması gerektiğini anlatıyordu. Mesela Amerikalılar yuvarlak lambalı büyük arabaları seviyorlarmış. Kitaptan başka bir örnek, Japonya’daki ürünlerin uzun süre gitmesinin yani dayanıklı olmasının nedenini anlatıyordu. Çünkü Japonya bir ada, insan çok kaynaklar az o zaman uzun süre dayanan ürünler yapmaları gerekli ayrıca sahip olunanlara karşı bir saygı, sahip olunanları muhafaza etme gibi özellikleri var. Amerikalı bir şirket tıpkı Japonya’daki gibi uzun süre dayanabilen bir makine üretmiş ama Amerika’da bu ters tepki almış. Amerikalılar uzun süre dayanan ürünleri pek sevmiyorlarmış anlaşılan. Onlar yenilemek, eskitmek istiyorlarmış.


Kitaptan başka bir örnek de şöyleydi, Norveçli erkekler uzun boylu ve atletik görünümlü kadınlardan hoşlanıyorlarmış çünkü bu tipteki kadınların koşu yapmaya daha yatkın olduklarını düşünüyorlarmış. Ortadoğu’da ise kilolu kadın daha çok tercih edilen bir durummuş çünkü kilolu kadın zenginlik ve bereketin göstergesiymiş. Yani farklı toplumların farklı davranışları ve kendilerine ait kültür kodları varmış  

Bizim kültürümüzde de birçok davranış var, bazıları bana çok saçma geliyor, bazıları çok duygusal, bazıları çok ilginç. Şimdi bu davranışlardan, adetlerden bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Peki, bunların pazarlamayla ilgisi var mı? Neden Kültür Kodu isimli kitaptan bahsettim? Hayır, bunların pazarlamayla ilgisi yok, kitabı çok biliyormuş gibi görünmeme faydası olması için örnek olarak verdim.


Cenazeye verilen selam

Lise yıllarımda katıldığım bir cenaze vardı. Eniştemi kaybetmiştim. Araçlarla konvoy olarak mezarlığa defin işlemi için gidiyorduk. Şehrin ara sokaklarında yavaş, sessiz ve hüzünlü bir şekilde ilerlerken bir kahvehanenin önünden geçiyorduk. Yaz günü olduğu için kahve dışındaki masalarda oturan insanlar vardı. Biz cenaze aracıyla kahvenin önünden geçerken kahve dışında oturan ve bizi gören bazı insanların ayağa kalkıp şapkalarını çıkarttıklarını görmüştüm. Bu saygı gösterisi beni çok etkilemişti.


Konuşa iki kişinin arasından geçilmez

Çocukken bir arkadaşımın evine doğru gidiyordum, o sırada ileride kaldırımda iki amcanın konuştuğunu gördüm (O zaman onlar amcaydı, şimdi biz amca olduk) ama pek önemsemedim. Çünkü ben çocuktum ve her şeye karşı dokunulmazlığım vardı. O iki amca yolumun üzerineydiler ve ben de yolumu hiç değiştirmeden o iki amcanın arasından geçiyordum ki, amcalardan birisi kolumdan tuttu ve “Delikanlı ne haber? Bak sana bir öğüt vereyim” dedi “Konuşan iki kişinin arasından geçilmez” o zamanlar pek anlamamıştım amcanın dediğini. Daha sonraları nedenini anladım. Bugün bile hala sokakta konuşan iki kişi varsa ve tek geçmem gereken yer ikisinin arasıysa geçmiyor ve bekliyorum. Uğursuzluk vs nedeniyle değil, konuşmaları bölünmesin diye.


Senden büyük birisini geçemezsin

Yaşadığım ilginç anlardan birisi de, yolda yürürken eğer önümüzde bizden büyük birisi varsa, o kişiyi yürüyerek geçemeyeceğimizle ilgili davranıştı. Bu davranışı pek anlayamadım ama saygıyla ilgili olduğu belli. Daha çok eski zaman insanlarının uyguladığı bu davranış artık pek görülmüyor.


Önce kim selam verir?

Normal şartlarda önce yaşı küçük olanlar selam verirler, mantıklı olan budur. Yolda yürürken yaşı senden büyük birisini görürsün ve selam verirsin ama bu durum yokuşlarda değişebiliyor. Çok fazla kişide görmesem de şahit olduğum ve dinlediğim bir olaydı bu. Yokuş yukarıya çıkarken yukarıdan gelen kişi kim olursa olsun siz ona değil o size selam veriyor, çünkü zor durumda olan sizsiniz, ilginç ve güzel.


Eşimin adını söylemem

Karadeniz’de gördüğüm bir durum. Genellikle yaşlılarda; şu an yaşları 70 ve üstü olan kadınlar eşlerinin ismini asla söylemiyorlar. Eşlerine seslenirken “Kızımın babası, adam, bey” ve benzeri kelimeler kullanarak eşlerine sesleniyorlar. Bazen de eşlerinin ismini kısaltıyorlar ama asla tam ismini söylemiyorlar.


Siz yiyin ben beklerim

Bunu annemden duymuştum. Annem ilk gelin geldiği zamanlarda, akşam yemeklerinde, sabah kahvaltılarında sofraya oturmaz, odanın köşesinde; her an istenebilecekler için (çay, ekmek) hazır halde ayakta beklermiş. Onlara öyle öğretmişler. Fakat dedem “Kızım! Neden ayakta bekliyorsun?”   diye kızmış. Annem çok zorlandığını anlatmıştı sofraya oturmak için.


Gidenin arkasından su dökmek

Bu olay beni hep duygulandırdı çünkü hep hüzünlü bir anın içinde yaşanırdı. Almanya’dan gelen akrabalarımızın dönüş vakitleri geldiğinde, tüm mahalle sokakta toplanırdık. Herkes birbirine sarılır sonra gidecek olanlar arabalarına biner, gidenlerin arkasından sürahilerle su dökülürdü. Su gibi gitsin, su gibi gelsinler diye.


Elin kuş gibi götün taş gibi

Bu olayı küçükken çok yaşardım. Yoğurt, ekmek ve diğer bazı ürünler gibi kazak, yelek de evde üretilirdi. Annem örgü örmeye başladığı zaman beni yanına çağırır “Şimdi diğer odaya git, oradan koşarak gel ve şöyle de “Elin kuş gibi götün taş gibi olsun” Hahaha J Bunun anlamını anladınız. Hızlı ör ve örmeye ara verme ki çabuk bitsin.


3 Kitap bir film

Evet, bu haftalık benden bu kadar değerli dostlar. Eğer okumak isterseniz; reklam ve pazarlamayla ilgileniyorsanız Kültür Kodu isimli kitabı öneririm. Aslında reklam ve pazarlamayla ilgilenmeseniz de okunabilir bir kitap, farklı kültürlerle ilgili bilgiler edinme fırsatınız olur.

Açıkçası son zamanlarda kitap okuyamıyorum. Yaklaşık altı aydır Ahmet Ümit’in Bab-ı Esrar isimli kitabını okumaya çalışıyorum ama bir türlü bitiremedim. Neden? Motivasyon eksikliği, sıkıntılar, pandemi koşulları, videolara ayırdığım zaman vs. Biraz tembellik yaptığımız da kabul ediyorum! 

Sizlere de daha önce okumuş olduğum iki kitabı önermek isterim. Bu kitaplar yazılarını çok sevdiğim Alper Canıgüz’e ait. Birincisi Oğullar ve Rencide Edici Ruhlar. Beş yaşındaki küçük dedektifimiz Alper Kamu’nun yaşadığı maceraları anlatıyor. Çok keyif aldığım bir kitaptı. İkincisi ise Gizli Ajans. Alper Canıgüz’le tanışmam Gizli Ajans isimli kitapla olmuştu. Keyifli bir kitap, gizemli…


Bu hafta filmlere zaman ayıramadım ama 1917 isimli filmi izledim. Film biraz sanatsal, bir NBC filmi değil elbette ama çok akıcı, aksiyon dolu da değil. Birliklerindeki komutanlarından aldıkları bir mesajı uzaktaki başka birliğe götürmeye çalışan iki askerin yaşadıkları anlatılıyor. İnsan, savaşın çirkinliğini, anlamsızlığını hissediyor! İnsanoğlunun olmadığı zamanlarda doğanın kendi halindeki haliyle insanoğlunun işlere el atmasından sonraki halinin harmanlamış bir sunumunu görebiliyoruz filmde. Ben sonuna kadar merakla izledim, sıkılmadım. Hafta sonu için güzel bir film olabilir. Herkese güzel bir hafta sonu diliyorum. Haftaya görüşürüz. 

Yorumlar

Bu yazıları da beğenebilirsiniz

Tom Clancy's The Division 2 alınır mı?

Pera Palas’ta Gece Yarısı, gizemler, efsaneler, gerçekler

Twelve Minutes İnceleme