Apsulov: End of Gods inceleme


⭐⭐

Uzun zamandır Alien: Isolation veya Outlast serisi tarzında bir korku oyunu oynamamıştım. Geçenlerde Steam üzerinde dolaşırken Apsulov End Of Gods isimli oyuna denk geldim. Oyun indirime girmiş (3 TL) baktım Türkçe dil desteği de var, dedim “Ne olabilir ki?” indirim zamanlarında aldığım ve Steam kütüphanemin derinliklerinde tozlanmış halde duran diğer indirim zamanı oyunları gibi olmaktan başka ne olabilir? Üç lira yahu! Bu devirde, bu zamanda... Neyse ki öyle olmadı! Yani kütüphanemin derinliklerinde tozlanmayı beklemedi Apsulov End Of Gods. İlk fırsatta Twitch kanalımda canlı yayında oynadım ve bölümleri de YouTube kanalımda paylaştım. 

Tadında bir gerginlik 

Yazının giriş bölümünün ilk satırlarında belirttiğim “Uzun zamandır Alien Isalation veya Outlast serisi tarzında bir korku oyunu oynamamıştım“ oyun özlemimi Apsulov End Of Gods ile tam olarak gideremedim ama yine de tatmin olduğumu belirtmek isterim. Çünkü tarzları benzese de Apsulov End Of Gods’un gerginliği (Bundan sonra Apsulov diyeceğim) Alien: Isolation ve Outlast serisi kadar değildi. Tamam gergindi ama Apsulov bana daha sakin gibi geldi. Apsulov, daha çok bir yürüme simülatörü gibiydi. Evet, aslında bu tarz oyunlar yürüme simülatörü gibidir ama önemli olan bu yürüme esnasında oyuncuya verilen hissiyattır (Diye düşünüyorum). Mesela Alien: Isolation’da gerildiğim kadar başka bir oyunda gerilmedim veya Outlast serilerindeki kadar; bir odaya girerken korkudan nefesimi tutmadım. Şimdi burada bana bir eleştiri yapabilirsiniz (Haklısınız!) “Ya kardeşim neden Apsulov’u bu diğer iki oyunla kıyaslıyorsun?” diye sorabilirsiniz. Apsulov bu oyunlara benziyor da ondan. Yani değerlendirme yaparken daha önce ağzımızda tat bırakan benzer bir yemeği örnek vermek kadar normal bir şey olmaz diye düşünüyorum (Düşünüyorum ama sadece). Apsulov benzerleri kadar olmasa da oyuncuyu germeyi başaran ve neler olacağını merak ettiren bir oyun. 


Apsulov benzerlerinden ilham almış; karanlık ve yalnız mekanlarda dolaşarak bazı bulmacaları çözüp, çeşitli düşmanlardan kaçarak görevleri yapmaya çalıştığımız bir oyun. Yapımcılar benzerlerinden ilham almışlar ama hikayelerini anlatmaya çalışırken oyuncuyu pek darlatmak istememiş gibi hissettim ben. Genel olarak bakarsak Apsulov kolay bir oyun. Düşmanlar, bulmacalar, gerilimli ortamlar hafifçe sunuluyor oyuncuya. Oyunun genelinde ama özelikle ilk başlarda oldukça gerildim. Fakat genel olarak bakarsak oyunu oynarken kendime “Eyvah! Şimdi bu bölümü nasıl geçeceğim? diye sorduğum ve kara kara bölümü nasıl geçeceğimi düşündüğüm bir bölüm oldu. Oyunun genelini rahat oynadım. Elbette çok gerildiğim anlar da oldu ama dediğim gibi; bunlar çok hafifti. Aslında burada yanlış anlatımda bulunduğumu fark ettim. Oyunun gerginliği değil de, görevleri yapmak için ilerlediğimiz zaman ve mekanlar sanki biraz boştu. Yani düşmanlardan kaçmak, saklanmak, kurtulmak için bir şeyler düşünmek yerine bolca dolaştım oyunda. 

Mitolojik bir macera 

Apsulov İskandinav mitolojisiyle bezenmiş, daha çok keşfetmeye dayalı bir macera ve “korku” oyunu. Midgard’da yaşayan (Midgard, İskandinav mitolojisinde ölümlülerin yaşadığı Dünya'nın adıdır.) bu insanlar Yggdrasill’i kullanarak (Yggdrasill, İskandinav mitolojisinde önemli rol oynayan, dokuz diyarı birbirine bağladığına inanılan devasa bir mitolojik ağaçtır.) dünya dışındaki diğer diyarlara yolculuk ederek buraları keşfetmeyi amaçlamışlar. İnsanların bu keşfi onların başına dert açmış (Neden böyle tehlikeli keşifler peşindesin ey insanoğlu?). İnsanların yaptığı bu keşif şimdi onların dünyalarını yok etmeye başlamış. 


İşte biz de bu yok oluşun tam ortasında; tarihi bir mekana benzeyen, etrafı dev heykel suratlarıyla çevirili teknolojik bir mekanda uyanarak başlıyoruz. Karakterimizin ismi Alice. Yüzü oldukça ilginç bir ameliyat robotu bizimle konuşmaya başlıyor. Birkaç küçük görev verdikten sonra bizi aniden yakalayan bu ameliyat robotu, gözümüze tanrıların gördüğü gibi görebilmemizi sağlayan bir cihaz takıyor (Bu sahneler kanlı) ve artık tanrılar gibi görebildiğimizi söylüyor. Bu cihaz ayrıca oyun boyunca karanlıkta görmemizi sağlayan bir tarayıcı. Tabii bu tarayıcıyı sürekli kullanamıyoruz. Cihazın bir cooldown (Soğuma, yenilenme, şarj olma) süresi var. Bu ilginç robot gözümüze cihazı taktıktan sonra; cihazı kullanarak bir işaret seçmemizi söylüyor. Bu cihaz tıpkı gizli yazıları görmeye yarayan mor ışık gibi bir işleve sahip. Cihazı çalıştırınca odada gizlenmiş şekilde yer alan değişik işaretler görüyoruz ve birisini seçiyoruz. Elbette yanlış işareti seçiyoruz ve robot bize çok kızıyor! Yanlış seçim yaptığımızı, hatalı bir imalat olduğumuzu, tekrar gelip bizi düzelteceğini ve odadan ayrılmamızı söylüyor ama biz ne yapıyoruz? Topukkk! Macera o anda başlıyor. Dar havalandırmalarda dolaşarak yolumuzu bulmaya ve ne olup bittiğini anlamaya çalışıyoruz. 

Mesajları dinle görevleri yap 

İlk şoku atlatıp havalandırmalarda kaçmaya başladığımız andan itibaren zaman zaman bazı elektronik notlar buluyoruz. Bu notlar hikayeyi anlamamıza yardımcı olan; dünyanın başına bu işleri açan bilim insanlarının olaylar esnasında (Önce veya sonra) bıraktıkları ses kayıtları. Bu ses kayıtları dışında bir de Dr. Henrik Andersson isminde birisi var. Biz havalandırmadan kaçarken bizimle iletişime geçiyor ve kendisini bulmamızı istiyor. Kendisine ulaşan yolu bulmamız için de etrafa çeşitli işaretler bırakmış. Bu işaretleri de ameliyat robotunun bize taktığı cihaz sayesinde görebiliyoruz. Oyun boyunca Dr. Henrik Andersson bize hem hikayenin detaylarını anlatıyor hem de dünyayı kurtarmamız için yapmamız gereken görevler için yönlendiriyor. Oyunda bir de Dr. Henrik Andersson’ın karısı Sara Andersson var ama onu göremiyoruz... 


Dr. Henrik Andersson’ın talimatları dinleyip, havalandırmada ilerlerken oyunun ilk başındaki robotun başka bir kılıkta dev bir kurtla (Fenrir: İskandinav Mitolojisinin Dev Kurdu) konuştuğunu görüyoruz. Kurtla konuşan robot kurda bizi bulup getirmesi için görev veriyor. Bu andan itibaren oyun bizim için biraz daha gerginleşiyor. 

Düşman bol ama biraz tuzu eksik 

Oyunda çeşitli düşmanlar var. Düşmanlardan birisi en baştaki “robot”, tabii zamanla başka bir şey olduğunu anlıyoruz. İkincisi, bizi yakalayıp o robot kılığındaki yaratığa götürecek olan dev kurt. Üçüncüsü etrafta ara sıra denk geldiğimiz geyik boynuzu gibi boynuzları olan maske takmış ve sürekli ağlayıp sızlanan insanlar (Sanırım insanlar). Dördüncüsü, emekliyormuş gibi hareket eden çocuk yaratıklar, beşincisi pek etkisi olmayan dev heykelimsi şeyler ( Ney ki bunlar?), karanlık ortamlarda bizi yutmaya çalışan dev kurtçuklar ve Helheim muhafızları var. Son olarak; oyunda öldüğümüz zaman bir yere gidiyoruz, bu yerde etrafa saçılmış iki tane küre var ve bu küreleri koymamız gereken iki yer. Bir de burada bekleyen bir yaratık! Eğer o yaratığa yakalanmadan küreleri yerine koyabilirsek oyuna kaldığımız yerden, küreleri yerine koyamazsak son kayıt noktasından oyuna yeniden başlıyoruz. İşte bu kürelerin başında bekleyen ilginç bir yaratık var, o da Loki (İskandinav mitolojisinde kötülük ve kurnazlık tanrısı.) 


Düşmanlara taş mı atalım? 

Apsulov’da düşman çeşitliliği çok ama düşmanla temas pek yok. Yine de düşmanla mücadele edebilmemiz için bir yeteneğimiz var. Oyunun başlarında başımıza gelen bir olay sonucunda kolumuz kopuyor. Dr. Henrik Andersoson bu olay sonucunda bize yardım ediyor ve kopan kolumuzun yerine Jarngreipr (İskandinav mitolojisinde Járngreipr veya Járnglófar, tanrı Thor'un demir eldivenidir.) adında teknolojik bir kol takıyor. Bu kol sayesinde bazı kapıları açabiliyor ve düşmanlarımızla mücadele edebiliyoruz. Ama mücadeleler çok da keyifli ve aksiyonlu değil. 

Sesler etkileyici 

Apsulov’un genel olarak gerginliği; içinde bulundurduğu düşmanlardan çok mekanlar ve sesler oluşturuyor. Oyunun sesleri gerçekten insanı etkiliyor, koridorlarda yürürken arkanızdan gelen sesler yüzünden korkuyor ve arkanıza bakma gereği duyuyorsunuz. Oyunun mekan tasarımları gerçek bir müze ziyaretindeymişiz, gerçek bir tarihi esere bakıyormuşçasına etkileyiciydi. Bazı mekanlarda kendimi gerçekten de bir müzede hissettim. Sanki gerçekten de İskandinav mitolojisindeki tanrılara ait aletlere bakıyormuşum gibi gerçekçi ve etkileyiciydi. Oyunun bütününe bakarsak beni etkileyen şey oyunun sesleriydi. Sesler, korku ve gerilim etkisinde düşmanlardan daha baskındı. Apsulov’un düşmanları biraz etkisiz gibi geldi bana. 

Toparlayalım 

Apsulov bir bütün olarak tadı tuzu yerinde, çok üst seviye olmayan ama tatmin edici bir korku ve macera oyunu. Benzerlerinden aldığı etkiyi farklı bir tarzda ve güzel bir şekilde oyuncuya sunuyor. Türkçe dil desteği olması da oyun için bir artı oluşturuyor. Apsulov, oyuncuyu cezalandırmayan bir yapım. Oyunda bolca save noktası var. Hikayesi merak uyandırıcı ama düşmanları etkisiz. Mekanlar iyi ama boş. Sadece bir boss dövüşünün olması da biraz üzücü ki, bu boss dövüşü de oldukça kolay. Oyunun süresi de oldukça kısa. Yaklaşık 3-3,5 saatte bitirilebilecek bir oyun. 

  • Geliştirici: Angry Demon Studio 
  • Yayınlanma tarihi: 08 Ağustos 2019 
  • Platformlar: PC (Microsoft Windows) / PlayStation 4 / Xbox One / Nintendo Switch / PlayStation 5 / Xbox Series X|S

Yorumlar

Bu yazıları da beğenebilirsiniz

Tom Clancy's The Division 2 alınır mı?

Pera Palas’ta Gece Yarısı, gizemler, efsaneler, gerçekler

Twelve Minutes İnceleme