Lords of the Fallen (2023) İncelemesi – Zorluk ve Denge Arasında Bir Yolculuk


Lords of the Fallen, aslında 2023 yılında çıkan bir yeniden yapım. Oyunun kökeni 2014’e dayanıyor. İlk oyun, Souls-like türüne öykünen ama kendi mekaniklerini de ekleyen bir yapımdı. 2023 versiyonu ise Hexworks tarafından geliştirildi ve CI Games tarafından yayınlandı. Ancak tıpkı birçok Souls-like örneğinde olduğu gibi, en başta yaşadığı en büyük sorun “denge” oldu.

İlk İzlenimler – Zorluk Sorunu

Souls-like türünde oyunlar, FromSoftware’in Elden Ring, Bloodborne veya Dark Souls gibi yapımlarından aldığı ilhamla hazırlanıyor. Ancak FromSoftware dışındaki birçok stüdyo, “zor” kavramını “daha iyi” ile eş anlamlı görüp zorluğu gereğinden fazla artırma hatasına düşüyor. Bu da oyuncularda “bakın biz de çok zor oyun yapıyoruz” algısı oluşturuyor.

Lords of the Fallen’ın 2023 versiyonu da çıktığında işte tam olarak bu sorunu yaşadı. Oyun, dengesiz bir zorluk seviyesine sahipti. Boss savaşları, düşman yerleşimleri ve checkpoint (Vestige) noktalarının aralıkları çoğu oyuncu için sinir bozucu seviyedeydi. Ben de ilk oynadığımda aynı hisse kapıldım ve oyunu bırakmıştım.


Güncellemeler ve Dengeleme

Daha sonra gelen yamalarla birlikte yapımcılar oyunun dengesini önemli ölçüde iyileştirdi. Bazı boss’lar hâlâ zor, bazıları ise nispeten kolay hale geldi. Düşman dağılımı ve checkpoint mesafeleri daha makul seviyeye çekildi. Bu sayede oynanabilirlik ciddi ölçüde arttı.

Koray Kurt’un Goygoyunda kanalındaki incelemeyi izledikten sonra oyuna tekrar şans verdim ve bu sefer keyif aldım. Özellikle boss savaşları hem zorlayıcı hem de eğlenceliydi. Bloodborne kadar tat verdi diyebilirim.


Atmosfer ve Mekanikler

Lords of the Fallen, kendine has bir mekanik sunuyor: Umbral ve Axiom dünyaları. Normal dünyadan “Ölüler Diyarı”na geçiş yapabiliyor, bazı bölgelere sadece bu alternatif boyuttan ulaşabiliyorsunuz. Bu mekanik oyuna derinlik katarken, ilk başlarda oldukça kafa karıştırıcı olabiliyor.

Harita tasarımı ise Souls-like geleneğine uygun olarak karmaşık. Ancak bence Lord of the Fallen’ın haritası, Elden Ring veya Bloodborne kadar anlaşılır değil. Özellikle yön bulma konusunda zorluk yaşatıyor.

Atmosfer anlamında ise oyun gayet başarılı. Mekân tasarımları, düşman modelleri, NPC’ler ve müzikler oyun dünyasına uyumlu bir şekilde hazırlanmış.


Hikâye Anlatımı

Souls-like oyunlarının çoğunda olduğu gibi burada da “hikâyeyi gizleme” yaklaşımı var. Oyuncunun, diyalog parçalarından ve çevresel ipuçlarından hikâyeyi kendisinin birleştirmesi bekleniyor. Bu, türün hayranları için cazip olabilir ama her oyuncu bu sabra sahip değil.

Ben rehber izlemeden, kendi başıma ilerleyerek oyunu bitirmeye çalıştım. NPC görevleri ise oldukça karmaşık; bir bölgede bir karakterle konuşup başka bir bölgede farklı bir olayı tetiklemeniz gerekebiliyor. Bazı görevleri yapmazsanız hikâyenin belli kısımlarına ulaşamıyorsunuz.

Finale geldiğimde, oyunun ana karakterlerinden biri olan Adyr ile karşılaştım ve gerekli eşyayı teslim ettim. Ancak ekranı kaplayan bir “son” yazısı veya bitiş sahnesi olmadı. Bu, benim için büyük bir hayal kırıklığı oldu. Hiçbir yan görevi yapmayan oyunculara bile en azından bir bitiş sekansı gösterilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Genel olarak, Lords of the Fallen (2023) ilk çıkışındaki dengesizliklerden sıyrılarak keyifli bir Souls-like deneyimi sunar hale gelmiş. Yine de karmaşık haritası ve gereğinden fazla saklanan hikâyesiyle herkesin seveceği bir yapım değil. Türü sevenler için denemeye değer; özellikle güncel yamalarla birlikte oynandığında tatmin edici bir macera sunuyor.


Yorumlar

  1. Efenim teşekkür ederiz :) Yine güzel bir inceleme olmuş eline sağlık abi

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zaman ayırıp okuduğunuz ve yorumladığınız için ben teşekkür ederim kardeşim.Sen bir tanesin :)

      Sil

Yorum Gönder

Yorumunuz için teşekkür ederim, en kısa sürede (klasik laftır) geri dönüş yapacağım :)

Bu yazıları da beğenebilirsiniz

Tom Clancy's The Division 2 alınır mı?

Pera Palas’ta Gece Yarısı, gizemler, efsaneler, gerçekler

Twelve Minutes İnceleme